BAĞLANMA KURAMI Bengisu Dinçer Bağlanma, yaşamsal gereksinimlerimizden biridir. İki insan arasındaki yakın bağ olarak tanımlanır. İlksel bir etkinliktir. Pek çok bilim insanı bağlanmanın bileşenlerini ve yapısını çözebilmek adına çalışmalar yapmıştır. Freud’a göre oral tatmin sağlayan nesne ve ya kişiye bağlanılırken, Erikson’a göre fiziksel rahatlıkla gelen güven duygusu bağlanmanın ön koşuludur (Santrock, 2013).Bu yazıda, inceleyeceğimiz kuram ise John Bowlby’e aittir. Bowlby, zihinsel sağlığın, davranışsal problemlerin erken çocukluk dönemi (0-4 yaş) temelli olabileceğini söyler (McLeod, 2007). Jhon Bowlby çocuklarla yaptığı klinik çalışmalardan hareketle Bağlanma Kuramının ortaya koymuştur. Bağlanma kuramına göre bağlanma kavramı bebek ve birincil bakıcı arasında kurulan duygusal olarak olumlu ve yardım edici ilişkidir (Sayar ve Tüzün,2006). Bağlanma çocuğun bir nevi güvenlik kalkanıdır bir başka deyişle genellikle anne olan birincil bakıcı bebeğin güvenli limanıdır. Çocuk, kendini tehdit altında hissettiğinde, stres altında olduğunda birincil bakıcısının yanında olması, kendisi ile empati kurarak verdiği sinyalleri anlaması, zamanında ve uygun tepkiler vermesi bebeğin bağlanma örüntüsü adına kritik öneme sahiptir. Bebeğin geri dönebileceği güvenli bir liman dünyanın keşfine temel oluşturur (Sayar ve Tüzün,2006). Bebeğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçları zamanında ve yeteri kadar karşılanmaz ise bebek güvende olduğunu hissetmez, bilişsel ve motor gelişimi için önemli olan dünyayı tanımasını sağlayacak keşifleri yapmaz. Bağlanma kuramında Anne figürü genellikle biyolojik anneyi kapsamakla birlikte günümüzde çocuğa bakım veren kişi olarak da değerlendirilebilir. Dolayısıyla bağlanma adına kritik olan yıllar ise çocuğun dünyadaki ilk yılıdır. Bowlby’e göre bakım veren ve bebek biyolojik olarak birbirlerine bağlanmaya yatkındırlar. Yeni doğan bağlanma davranışını kendinde ve annesinde ortaya çıkarmak için biyolojik olarak donanımlıdır. İlk aylarda ağlayarak, annesine yapışıp sarılarak ve gülümseyip kuş cıvıltısına benzer sesler çıkararak annesini yakınında tutan bebek daha sonra emekleyerek ve yürüyerek annesini takip eder (Santrock, 2013). Anne/bakım veren ile yakın mesafede ve temasta olmak için yaptığı davranışlar evrimsel olarak aktarılan davranışlardır. Bağlanmanın bu biyolojik yönü bebeğin hayatta kalmasını sağlar. Bağlanma kuramına göre bağlanma aniden gerçekleşmez. Aşamalı olarak bebeğin ve annenin ilişkisine göre bağlanma gerçekleşir. Temelde dört aşama vardır. Birinci aşama doğumdan iki aylık süreci kapsar. Bebek içgüdüsel olarak insan figürüne bağlanmak ister. Dolayısıyla anne, baba, yardımcı gibi bir ayrım gözetmeden çevresindeki insanlara bağlanma geliştirir. Çevresindeki her bireye eşit oranda gülümseme veya ağlama tepkisi gösterir İkinci aşama ise 2-7 ay arasındaki süreçtir. Bu süreçte bebek bağlanmasını tek bir bireye ve genellikle birincil bakıcısı olan annesine yöneltir. Artık tanıdık olan ve olmayan arasındaki ayrımı yapabilmektedir. Üçüncü aşamaya gelindiğinde bebek 7-24 aylar arasındadır. Bu dönemde bebek bireylere özgü spesifik bağlanmalar geliştirir. Motor gelişiminin de artmasıyla birlikte bebekler çevrelerindeki bireylerle aktif iletişim kurmaya başlarlar. Son aşama ise 24 aydan sonrasıdır. Çocuk artık başkalarının duygularının, düşüncelerinin, hedeflerinin farkındadır ve bunları dikkate alarak kendi davranışlarını şekillendirirken kullanır. Bowlby’e göre bebekler içsel bir çalışma modeli geliştirirler. Bu model bebeğin birincil bakım vereni ile ilişkisinin zihinsel bir temsili olarak değerlendirilebilir. Bebeğin bu modeli bağlanma örüntüsünün oluşumunu da etkileyerek ileriki yaşamında diğer insanlara verdiği tepkileri etkileyecektir. Bağlanma örüntüleri genel olarak üç çeşittir: Güvenli Bağlanma, Kaçınmalı Bağlanma ve Kaygılı Bağlanma. Mary Ainsworth adlı araştırmacı bebeklerin bağlanma örüntülerini gözlemleyerek ölçmek adına yabancılık ortamı adı verilen bir deney tasarlamıştır. Yaklaşık 20 dakika süren bu deneyde bebek birincil bakıcısıyla birlikte iken bakıcının bulundukları odadan ayrılmasını ve belirli bir süre sonra odaya önceden belirlenmiş bir yabancı ile tekrar gelmesini içerir. Bebeklerin yabancı durumunda verdikleri tepkilere göre bağlanma türlerinin özellikleri açıklanmıştır. Güvenli bağlanan bebekler dünyayı keşfetmek için annelerinden güç alırlar. Deneye göre güvenli bağlanan bebekler, anneleri odadayken odayı, oyuncakları incelerler. Anne odadan ayrıldığında orta derecede durumu protesto edebilir fakat anne odaya geri döndüğünde annesi ile pozitif yönde iletişime geçer; annesine sarılır, gülümser. Kısa bir süre sonra ise oyuncaklarla oynamaya geri döner. Güvensiz kaçınmalı bebekler, anneleri ile çok az iletişimde bulunurlar. Anne odadan ayrıldığında stresini dışarı vurmaz. Anne odaya geri döndüğünde ise anne ile göz teması kurmaz ve iletişime geçmez. Bununla birlikte güvensiz kaçınmalı bebeklerin yabancı durumu sırasında kalp atım hızları çok yüksektir. Güvensiz dirençli bebekler, yabancılık ortamında, odada anneleri ile birlikteyken annelerine yapışırlar ve odayı keşfetmezler. Anne odadan ayrıldığında yüksek sesle ağlarlar. Anneleri geri döndüğünde ise eğer anneleri kendilerini rahatlatmak için sarılmak isterse annelerini geri çevirir, iletişime geçmeyi reddederler. Güvensiz organize olmayan bebeklerin genellikle akılları karışmıştır. Yabancı durumunda sersemlemiş ve korkmuş görünürler. Anneleri etraflarındayken korkmuş davranışlar sergilerler. Bu bebeklerin ihmale ve fiziksel istismara maruz kalmış olma olasılıkları yüksektir. Ortaya çıkışında genetik temeller de etkilidir. Güvensiz organize olmamış bebeklerin gelecek yaşantılarında anti sosyal davranışlar sergilemeleri muhtemeldir. James Marcia ise, ergenlik döneminde kimlik kazanımı konusunda Erikson’un kuramının kimliğe karşılık kimlik karmaşası aşamasından yola çıkarak, kimlik kazanımı konusunda yeni bir kuram geliştirmiştir. Marcia’ya göre ergenlik döneminde kimlik kazanmak; ancak bağlanma ve kriz aşamalarını başarılı bir şekilde atlatmak ile mümkündür. Bağlanma bu kuram için; bireyin hayatında izlemek istediği yola karar verdikten sonra kararına dair yatırım yapmaya başladığı süreçtir. Krize eşlik eden bir bağlanma söz konusuysa başarılı kimlik kazanımı gerçekleştirilmiş olunur. Sadece krizin var olduğu bir süreç ise kimlik gecikmesi olarak adlandırılır. Eşlik eden bir kriz olmaksızın salt bağlanma ise kimlik kaybolmasına neden olur. Kriz ve bağlanmanın her ikisinin de var olmaması ise kimlik karmaşası yaşanmasına sebep olur. Görüldüğü üzere Bowlby’e göre birincil bakım verenimize bağlanmamızla başlayan bağlanma yaşantımız zaman zaman farklı tanımlamalar kazanarak kimlik kazanımı gibi hayat yolunu belirlemede hayati öneme sahip noktalarda dönüm noktaları yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenledir ki birincil bakıcıya olan bağlanmanın önemini yadsımadan yaşantının ileriki dönemlerinde de bağlanma süreçlerine önem vermek gerekmektedir. Bebeklik döneminde oluşturulan bağlanma örüntüleri yetişkinlik yaşantısının pek çok alanı için yordayıcı özellik taşımaktadır. Ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin vefat etmesi, boşanması bağlanma örüntüsünü bozabilecek durumlardır. Bu sebeple yetişkin yaşantısını yordayışları net değildir. Bebeklik döneminde birincil bakıcıya atfedilen güvenli liman duygusu yetişkinlik dönemi ile birlikte romantik partnerlere atfedilmeye başlanılabilir. Bebeklik döneminde ebeveynleri ile güvenli bağlanma gerçekleştirmiş olan bireylerin genellikle romantik partnerleri ile de güven temelli ilişkiler kurdukları görülmektedir, güvensiz bağlanan yaşıtlarına göre daha stabil ilişkilere sahip olmaları beklenir. Güvenli bağlanma örüntüsüne sahip bireyler daha mutlu, uyumlu ve uzun süreli romantik ilişkiler yaşamaları öngörülür. Bu bireyler kaygı verici bir durum içerisinde oldukları zaman genellikle ilk olarak, partnerlerinin Bebeklik dönemi bağlanma örüntüsü romantik ilişkilerde olduğu kadar yakın arkadaşlık ilişkilerinde de yordayıcıdır. Örneğin; çok kolay ve sebepsiz alınan, küsme davranışı ile tartışmaları sonlandırmayı çözen bireylerin bağlanma örüntülerinde bir problem olduğu düşünülebilir. Bağlanma örüntüsünün yetişkin yaşantısı üzerinde ki etkilerini ilişki bazının dışında fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde de görmek mümkündür. Genellikle güvensiz bağlanma örüntüsüne sahip bireylerde rahatsızlıkların ve kronik hastalıkların, özellikle dolaşım sistemi hastalıklarının, görülmesi daha olasıdır. Kaygılı ve kaçınmalı bağlanan bireyler güvenli bağlanan bireylere göre daha yüksek oranda depresyon ve kaygı belirtileri gösterirler. Yetişkin bireylerin çoğu bebeklik dönemi bağlanma örüntüsünün yetişkin yaşamına etkileri ciddi olmakla birlikte değiştirilemez değildir. Bireyler düşüncülerini ve davranışlarını değiştirerek bağlanma örüntülerinin etkilerini değiştirebilirler. Unutulmamalıdır ki bağlanma sitilleri yaşam doyumu ve başarısı için tek yordayıcı değildir. Yaşamın diğer pek çok alanı yaşantımız üzerinde etki sahibidir. Bağlanma türlerine göre yetişkin yaşantısındaki etkileri inceleyecek olursak; Güvenli bağlanma örüntüsüne sahip yetişkinler, yaşamdaki tüm ilişkilerine dair pozitif bir görüşe sahiplerdir. Başkaları ile yakınlaşmayı kolay bulurlar. Romantik ilişkilerine dair endişeleri yüksek oranda değildir. Bağlı oldukları ilişkide yaşadıkları cinsellikten zevk alırlar. Tek gecelik ilişki yaşama oranları daha düşüktür. Kaçınmalı bağlanma stilindeki bireyler ise romantik ilişkilere başlama konusunda kuşkulu ve çekingenlerdir. Eğer bir romantik ilişki içerisinde isler partnerlerini kendilerinden uzaklaştırmaya çalışırlar. Yaşamlarındaki tüm ilişkilerde (aile, arkadaşlar…) yakınlık kurmaktan kaçınırlar. Kaygılı bağlanma örüntüsüne sahip bireyler ise çevrelerindeki insanlardan yüksek oranda yakınlık talep ederler. Fakat insanlara çok az güvendikleri için aradıkları yakınlığı kurmakta zorlanırlar. Genellikle daha duygusal, sahiplenici ve kıskanç tutum ve davranışlara sahiptirler. Kendinizde ne tür bağlanma olduğunu tespit etmek için aşağıdaki üç durumu okuyabilir ve size uygun olanı işaretleyebilirsiniz. 1) ____ Başkaları ile yakınlaşmayı oldukça kolay bulurum. İnsanların bana bağlı olması ve benim de onlara bağlı olmam benim için bir problem değildir. Terk edilmiş olmaktan ve ya birinin bana çok yakın olmasından kaygı duymam 2) ____ Başkaları ile yakın ilişki kurarken bir şekilde rahatsız olurum. Onlara tamamen güvenmek ve kendime onlara bağlı olmak için izin vermek benim için zordur. Eğer biri benimle çok yakınlaşırsa rahatsız olurum. 3) ____ diğer insanların benimle benim istediğim kadar yakınlaşmakta isteksiz olduğunu düşünürüm. Romantik ilişkim içerisinde partnerimin beni gerçekten sevmediği ve aslında benimle olmak istemediğini hakkında endişelenirim. Partnerimle gerçekten çok yakın olmak isterim ve bu bazen insanları benden uzaklaştırır. 1. Seçenek – Güvenli Bağlanma 2. Seçenek – Kaçınmalı Bağlanma 3. Seçenek – Kaygılı Bağlanma Bağlanma örüntüsünün güvenli, kaçınmalı ya da kaygılı olması bireyin hayatında telafi edilemez sonuçlar yaratmaz. Önemli olan bireyin farkındalığının olması ve yetişkinlik yaşantısını bu farkındalık ile temellendirmesidir. Kaynaklar Sümer, N. (2012). Ana babalık ve bağlanma. M. Sayıl ve B. Yağmurlu, (Ed.). Ana babalık: kuram ve araştırma (1) içinde (169-190). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları Santrock, J.W. (2013). Life-span development (14). New York: McGraw- Hill. Sayar, K. ve Tüzün, O. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam, 19 (1). 20 Nisan 2015,Google Akademik. Bertan, M., Haznedaroğlu, D., Koln, P., Yurdakök, K, ve Güçiz, B.D. (2009). Ülkemizde erken çocukluk dönemine dair yapılan çalışmaların derlenmesi(2000-2007). Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi,52. (bt) 19 Haziran 2015, Google Akademik McLeod, S.(2007). Bowlby’s Attachment Theory, 20 Mayıs 2015. http://www.simplypsychology.org/bowlby.html Holmes, J. (2001). John Bowlby & Attachment Theory. 20 Nisan 2015. Van der Horst, F.C.P. (2011). Jhon Bowlby – from psychoanalysıs to ethology, 20 Mayıs 2015. |
11383 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |