Freud ve Michel Onfray Freud ve Michel Onfray
Ben, Hakikat, konuşuyorum Lacan Dünya da birkaç ülkede psikanaliz bir ‘’din’’ gibidir ve bu ülkelerden biri de Fransa’dır. Türkçede ‘’ Nietzsche - Özgürlüğü Yaratmak’’, ‘’ Filozofların Karnı’’ adlı kitaplarıyla tanınan Fransız filozof Michel Onfray, 2009 yılında Freud’un hayatını yazdı. ‘’Bir tanrının gün batımı, Freudçu uydurmacılık’’[1] adlı, uzun bir çalışmanın ve emeğin ürünü olan 600 sayfalık eserinde Onfray, psikanalitik çevrelerin öfkesini üzerine çeken iddialarda bulundu ve bunların kanıta dayandığını ileri sürdü. Onfray, Psikanalizin babası Freud’un hayatta önemli amacının meşhur ve zengin olmak olduğunu, hiçbir zaman hastalarını iyileştirmediğini ve tedavi etmediğini, bütün derdinin tanınmak olduğunu, bunun için Anna O.’nun iyileşmemiş olduğunu bile bile psikanalitik terapinin bir başarısı gibi sunduğunu, Freud’un kadın ve homoseksüel düşmanlığını meşrulaştırdığını, Mussolini için imzaladığı savaş üzerine adlı eserinden hareketle düşünsel olarak faşizmi ve otoriter rejimleri desteklediğini, bilimsellik iddialarının masal olduğunu ve daha da önemlisi Freudçu psikanalizin ‘’ bir yığın efsaneye dayalı kolektif bir halüsinasyon’’ olarak kavramak gerektiğini öne sürüyor. Psikanalizin öncelikle ve esasen Sigmund Freud’un nevrozu olduğunu söylüyor. Herkes için kabul edilmesi zor düşünceler bunlar nasıl olurda bilinçaltının sihirli lambası, Onfray’ın anlattığı kadar karanlık olabilir? Yazık değil mi onca yazıya, kitaba, akan mürekkebe, durmadan değişen topikleri, bir adamın kendisinin bile ne olduğunu pek anlamadığı düşüncelerini anlamaya çalışan psikiyatri ve psikoloji öğrencilerinin veya meraklılarının göz nuruna! Onfray, okuyucusunu uyarıyor; ‘’ Söz konusu olan ahlaki açıdan bir hayatı yargılamak değil, bir efsane yaratmak için hangi tarihsel gerçeklerin üstünü örtmek gerekmiş olduğunu görmek amacıyla, ahlaki olmayan bir kartografisini gerçekleştirmektir.’’[2] Onfray’ın kitabı efsaneye karşı Fransa’da ve dünyada yayınlanmış tek kitap değil şüphesiz. H. Ellenberger (1970), Frank Sulloway (1979), M. Borch-Jacobsen (1996), ve Le livre noir de la psychanalyse (2005) kitapları yayınlanmıştı. Bu kitapların biri bile Türkçeye çevrilmiş gözükmüyor. Freud’un özgürlükçü, bilimsel veya bir takım terapi teknikleri icat ettiği, psikanalizin babası olduğu orijinal bir teoriye sahip olduğu şüphesiz Türkçedeki birçok kitapta ileri sürülmüştür. Bunların hiç birinin aslında böyle olmadığını ileri süren bir kitap var mıdır bilmiyoruz. Onfray, Freud’un nasıl, bugün nörolojinin tarihin çöp sepetine attığı rüya yorumlarından itibaren kendi öz macerasından hareketle bütün insanlığa mal ettiğini, kendini mesnet aldığını ve yine kendine döndüğünü gösteriyor. Bu subjectif yöntemin gerçeği adlandırarak nasıl gerçek yarattığını, analojik düşünceyi kullandığını ve kötüye kullandığını gösteriyor. Freud’un mektuplarından da bir takım inciler sunmaktan çekinmiyor, Eduardo Weiss’e yazdığı bir mektuptan aktarıyor; ’’ Çok az hasta bizim onlara sarf ettiğimiz çabayı hak ediyor. O kadar ki bizim konumlanışımız terapötik (tedaviye yönelik) olmamalıdır. Her vakadan bir şey öğrenebilirsek kendimizi mutlu kabul edebiliriz.’’ Ferenczi’ye yazdığı başka bir mektuptan; ‘’ Hastalar sadece bizi yaşatmak için iyidirler. Onlar bizim öğrenme malzemelerimizdirler. Her halükarda onlara yardımcı olamayız…’’ Nöropsikiyatr Robert M. Palem’in Onfray’ın kitabına ilişkin bir yazısında söylediği gibi, ‘’psikanaliz edebiyattır.’’, ‘’Freud, büyük bir bilim adamı olmak istiyordu ama ancak kötü bir filozof oldu’’ demek çok mu yanlış olacaktır? Bu konuda yayınlanmış eserlerin Türkçeye kazandırılması umuduyla…
|
1729 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |