16.09.2018 |
26.06.2018 |
Toplumsal düzeyde kontrol her türlü iktidarın ve toplumsal işleyişin kökeninde olan bir olgudur. Bireysel düzeyde kontrol bir şeyleri yapmaya, müktedir olmaya, davranmaya imkan sağlar. Kendimizi kontrol etmek sadece kendimizi ketlemeyi, engellemeyi bilmek, yapmak istemediğimiz şeyleri yapmamak değildir. Arzuladığımız şeyleri gerçekleştirmek için uçuşumuza biçim veren kanatlara ihtiyacımız vardır. Kendimiz kontrol etmek aynı zamanda istediğimizi yapabilme, yapabildiklerimize, muktedir olduklarımıza biçim vermektir. Kontrol istediğimiz gibi davranmaktır. Ünlü Fransız filozofu Proudhon’un dediği gibi davranmak, mücadele etmektir ama kendimizi kontrol etmek için mücadele ettiğimizde bu kontrolümüzü ve bir anlamda davranışımızı kaybetmemize mi daha çok yol açıyor? Nasıl oluyor? |
Dünyada gerçeklerden daha çok putlar vardır, diyordu Nietzsche. Aynı şey psikoloji dünyası içinde denilebilir, gerçeklerden çok efsaneler yaygın bu dünyada da.
1. Düşünceler bilinçaltımızdan gelir, bilinçaltının önemli unsurlarıdır, bunların nedenini anlamamız ve bir çözüm bulmamız gerekir.
Düşüncelere ilişkin mitlerin en yaygın olarak bilineni, kabul görmüş olanı, bilinçdışı ya da bilinçaltıdır. Bu efsane Freud’a atfedilir. Efsaneye göre Freud, bilinçaltını kendi analizini yaparken icat etmiştir. İsimleri unutmamız rüyalarımız, bastırdığımız ve bilincinde olmadığımız arzularımızın dışa vurumudur ve patolojiktir. İçinizden çocuğunuzu öldürmek ya da metro istasyonunda birini aşağıya itmek geçtiğinde ya da istemediğiniz halde aklınıza herhangi bir düşünce geldiğinde bunu bilinçdışı arzularınıza yoruyorsanız siz de bu efsaneye inanıyorsunuz demektir.
|
10.06.2018 |
26.11.2017 |
13.08.2017 |
25.06.2017 |
Bilişsel Çarpıtmalar.............................................................................................
Eğer dış dünyandan herhangi bir şey sana acı veriyorsa, seni rahatsız eden bizzat o şey değildir, senin ona dair yargındır. Ve şimdi bu yargını yok etmek de senin elindedir.
Marcus Aurelius
|
Niçin hep aynı yol ayrımlarında aynı sorunlarla, sıkıntılarla uğraşıyoruz? Neden sanki hayatımızda tek bir ve aynı dertle baş etmek zorunda kalıyoruz? Niçin hep stresliyiz? Niçin hep bir yürek darlığı kaygı, korku, iç sıkıntısı? Neden bu kıskançlıklar, öfkeler, kızgınlıklar hiç bitmeyecek gibi?
Zor sorular hemen şimdi burada cevaplamak mümkün mü? Bir ucundan tutalım.. |
23.04.2016 |
05.12.2014 |
‘’Sahip olduğunuz tek alet-edavat çekiçse,
bütün sorunlarınızı bir çivi gibi göreceksiniz’’
Abraham Maslow
Schopenhauer, ‘’Her halükarda haklı olma sanatı’’ adlı eserinde insanların, doğanın bir armağanı olan yargılama, hüküm verme kabiliyetini eşit bir şekilde paylaşmadıklarını velakin aklı daha eşit paylaştıklarını ileri sürer. Herhangi bir önermenin nesnel gerçekliğinin ve geçerliliğinin bu önermeyi tartışan kişilerin ve onları dinleyenlerin değerlendirmesinden tamamen farklı olduğunu söyler. |
|
02.10.2014 |
12.03.2017 |
Kişilik üzerine teoriler çoğu bilimsel değildir. En yaygın olarak bilenenleri ise bilimsel bir teori bile değillerdir yani teorinin geçerliliği bilimsel olarak incelenemezdir. Kişiliğin çocukluğun erken evrelerinde biçimlediği inancı ise bir zamanlar insanlara hakim olan güneşin dünyanın etrafında döndüğü inancından pek farklı değildir. |
|
09.03.2017 |
18.12.2016 |
Tanınmış Fransız filozofu Alain ‘’Bir düşünceden daha tehlikeli hiçbir şey yoktur eğer sadece bir tek düşüncemiz varsa’’ der. Kişi için daha tehlikeli olabilecek şey belki sahip olduğu bir düşüncenin bilincinde olamamasıdır. Böylesine bir düşünce emosyonlarıyla etkileşim içerisinde bazen kişi için katlanılması zor, istemediği, uygunsuz davranışlara yol açar, ne yaptığını bilmez hale getirir. |
|
12.10.2014 |
05.03.2017 |
1. Herkes birilerine gereksinim duyar. Başkalarına ihtiyaç duyma, onlardan yardım isteme hakkına sahibiz.
2. Kendimize öncelik verme hakkına sahibiz.
3. Duygu ve acılarımızı gösterme, dile getirme hakkına sahibiz.
4. Bizi bağlayan inançlarımız hakkında karar verme ve onların meşru olduklarına hükmetme hakkına sahibiz.
|
|
21.12.2016 |
29.02.2016 |
Saç Yolma Bozukluğu olarak da bilinen Trichotillomania, vücut odaklı kalıplaşmış davranışlar olarak bilinen bir grup (bireylerin saçlarını, ciltlerini veya tırnaklarını çekip çıkarmasını, sıyırmasını, ısırmasını gibi, vücuda zarar vermeyi içeren) davranıştan biridir. Trikotillomani, birinin kıl ya da tüylerini (kafa derisinden, kaşlarından ve kirpiklerden veya vücudun başka yerlerinden) tekrar tekrar çekerek yolma ile karakterizedir. Bu davranış saç, kaş ya da kirpik kaybına yol açar. Sosyal, mesleki veya diğer önemli kişisel alanlarda ciddi rahatsızlıklara veya sorunlara neden olur. Trikotolomaniye maruz kalan kişi yolmayı azaltmak veya durdurmak için tekrarlayan girişimlerde bulunur. |
|
15.11.2017 |
09.04.2017 |
Depresyon en yaygın psikolojik sorundur. Çocuklar, gençler, herkes depresyona maruz kalabilir. Kişiden kişiye değişmesine rağmen zorlu ve stresli şeyler depresyonu gelişimini tetikleyebilir. Bazen hayatta her şeyin iyi gidiyor gibi göründüğü durumlarda da depresyon ortaya çıkabilir. Depresyonda kendimiz derin bir şekilde mutsuz hissederiz. Bu durumda sadece duygulanımlarımız değil, düşünceler, fizyolojik duyumlar, davranışlar da etkilenir.
Depresyon sadece duygulanım tarzımızı değil, düşünme, davranış tarzımızı da etkiler.
|
|
17.12.2016 |
11.10.2016 |
« Hastalığım beni uzun bir mühlet rahat bıraktı. Aniden yeni saldırı. Ne tür bir hastalığınız var, diye soruyorsunuz? [...] "Nefes almada zorluk". Kriz, ansızın şiddetle çıkan bir rüzgâr gibidir. Genellikle bir saatten az bir süre içinde kaybolur. Vücudun tüm rahatsızlıkları ve tehditleri içimden zaten geçti. Artık hiç biri bana dayanılmaz görünmüyor. Neden? Diğer tüm durumlarda hasta isek bunda insan canını veriyor. Bu yüzden, doktorlar buna , "Ölüm antrenmanı " diyorlar. »
Seneca, Lucilius’a Mektup
|
|
27.02.2016 |
02.01.2016 |
11.11.2015 |
28.07.2015 |
1990 yıllarda gelişen 3. Dalga kognitif ve davranışçı terapiler giderek psikoterapi alanında daha etkin bir rol oynayacak gibi gözükmektedir. Ne yazık ki, bu terapilerin kanıta dayalı terapi anlayışının bütün gerekliliklerini yerine getirdiklerini iddia etmek şimdilik mümkün değildir. Bu önemli eksikliklerinin bilimsel araştırmalarla tamamlanacağını umarak, bunlar arasında yaklaşımlarını bilimsel teori ve araştırmalarla destekleme çalışan Diyalektik Davranışçı Terapiyi ve Adanma ve Kabul Terapisini ayırt etmek istiyoruz. Bu makale serisi boyunca bu yaklaşımı nasıl kavradığımız dile getireceğiz. |
|
02.06.2015 |
07.02.2016 |
30.05.2015 |
29.05.2015 |
‘’ Bir düşünceden korkuyor olmanın bir nesneden (örneğin bir hayvandan) korkuyor olmaktan önemli bir farkı, düşüncelerden kaçınmanın daha zor olmasıdır’’
Mehmet Z. Sungur
Anksiyete ya da günlük dildeki ifadesiyle kaygı, bunaltı, sıkıntı, bize rahatsızlık verecek, varlığımızı tehlikeye atacak bir durum, bir uyaran (stimulus) karşısında ya da böyle bir durumun, uyaranın varlığına ilişkin geliştirdiğimiz bir düşünce, inanç karşısında vücudumuzun ve zihnimizin geliştirdiği doğal bir tepkiler bütünüdür. Bunun hayatımızı devam ettirebilmemizde önemli bir rolü vardır. Ancak anksiyete yüksek düzeylerde olduğunda bu işlevini gerçekleştirmek yerine bizi atıl kılar, |
|
01.05.2015 |
31.03.2015 |
1 2 |